Öneş’e
göre, IŞİD’in İstanbul’daki son eylemi, örgütün bölgesel gelişmelere göre,
arttırarak süreklilik kazandırabileceği bir tehdidi gösteriyor.
İlkel
toplumlardan, modern-çok karmaşık toplumsal yapıların ve kurumlarının, gelişim
süreçlerinde, tüm yönetimlerin öncelikle ihtiyaç duydukları temel unsur,
‘istihbarat’ ihtiyacı olmuştur, olmaya da devam edecektir.
Güvenlik
ve savunma alanlarının istihbarat ihtiyacı ve pratiği cazibe merkezi olmasına
rağmen, insan-toplum-devlet gerçekliği ve ilişkileri içerisinde, hayatın her
alanında, sağlıklı istihbarat ihtiyacı önemini artırarak korumaktadır.
Her
sistemin, yönetim tarzlarının, kendileriyle uyumlu şekilde, istihbarat
çalışmalarını şekillendirmekte oldukları da bilinen bir gerçekliktir. Tarihsel
veriler; otoriter, totaliter yönetimlerden, gelişmekte olan, gelişmiş
demokrasilere kadar uzanan çeşitlilikte, sistemleriyle genellikle uyumlu olan
istihbarat-güvenlik organizasyonlarının bulunduğunu göstermektedir.
İnsan
hakları, bireysel özgürlüklerin korunması, hukukun üstünlüğü gibi evrensel
değerlerin gelişimi, özümsenmesi ve hayata geçirilmesi süreçlerine bağlı olarak
da, ‘insani istihbarat’, ‘demokratik istihbarat’ kavramı ve içeriği, gelişmiş
demokrasilerde, siyasetin ve düşünce dünyasının önemli tartışmalarındandır.
Çizilmeye
çalışılan bu çok genel çerçeve, ‘siyaset-istihbarat’, ‘devlet- istihbarat’,
‘istihbarat-toplum’ ilişkilerinin önemini, niteliğini gösterirken,
‘siyaset-devlet-toplum’ yapısındaki öncelikli önemine de işaret etmektedir.
2016
Türkiye’sinin içerisinden geçmekte olduğu süreç, nitelikli istihbarat
ihtiyacına hayati derecede önem kazandırmış durumdadır.
Tarihsel veriler, yaşanmakta olan
gerçekler, Türkiye’nin temel sorunlarının, PKK, IŞİD ve benzerlerine
endekslenmeden, çoğulcu, katılımcı, laik eksende, nitelikli demokratikleşme
hamlelerini, uzlaşma – işbirliği ortamında, kuvvetler ayrılığını güçlendirerek
gerçekleştirilebileceğini göstermektedir. Bu durum istihbarat ve güvenlik
zihniyeti yapılanmasının da, kaçınılmaz nitelik çerçevesini çizmektedir.