ÇİN VE YENİ İPEK YOLU
Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN
Küreselleşme dönemi sona ererken ve bunun yerini
bölgeselleşme süreci alırken , yeni
dünya düzeni arayışları içerisinde,
uluslararası konjonktürde gene orta dünyanın öne çıktığı ve bu bölge
üzerinden bir yeni İpek yolu arayışının
belirginlik kazandığı görülmektedir . Tarihin derinliklerinde kalmış bir konu
olarak bilimsel araştırmalara konu olan İpek yolu oluşumunun , yirmi birinci
yüzyılın ortalarına doğru yeniden dünyanın gündemine girmesi , üzerinde durulması gereken bir konu
olmuştur . Eski İpek yolu tarihe mal olmuş bir konu olarak geride kalırken ,
bugünün dünyasında yeni bir İpek yolu oluşturma
girişimlerinin arkasında yatan gerçekleri ve gerekçeleri ele alarak
öncelikle tartışmak gerekmektedir . Tarihin kötü yönlerinin tekrar gündeme
gelmemesi için , tarihten dersler alarak ve bunlardan faydalanarak daha iyi bir yönde yeni bir tarih çizgisinin
tamamlanması , insanlık aleminin
dünyanın geleceği için dikkate
alması gereken bir husustur . Hiçbir siyasal gelişme ya da toplumsal olay
durduk yerde tekerrür etmediği gibi , tarihsel sürecin devamı çizgisinde birbirine benzer bir çok olay
sırasıyla yeniden ortaya çıkabilmektedir . Bu durumun değerlendirilebilmesi
için sadece tarih bilimi değil ama bütün sosyal bilimlerin ortak bir tavır
içinde konuyu inceleyerek açıklamaları gerekmektedir . İpek yolu olgusu da bu doğrultuda hem bir tarihi konu hem de bir
güncel oluşum olarak gündeme yeniden gelmektedir . Bu nedenle konunun her yönü ile ele alınarak tartışılması
gelecekte dünya düzeni açısından kaçınılmaz bir biçimde zorunlu hale
gelmiştir .
İpek yolu , tarihin
ilk dönemlerinde Çin’de ipek kozasından üretilen çeşitli giyim
eşyasının ve benzeri malların bir kervan
yolu ile batı bölgesine taşınmasını sağlayan
geçiş yolunun adı olarak konulmuştur . Akdeniz kıyılarından
başlayarak Çin’e kadar bütün Avrupa ve
Asya bölgelerini baştan başa kat eden kervan yoluna , tarih biliminde ve
coğrafya kitaplarında İpek yolu adı verilmiştir . Hatay bölgesinden Asya kıtasına
giriş yapan İpek yolu, İran ve Afganistan’ın kuzeyini geçtikten sonra Pamir bölgesine ulaşmakta ve burada
kara bölgelerinin doğusu ile batısından gelen çeşitli kervanlar bir araya
gelerek ipek ürünlerini takas ederek
değişmekteydiler . Taş kule adı verilen bir ticari merkezde gerçekleştirilen değiş tokuş işlemleri ,dünya
ticaretinin önde gelen etkinlikleri olarak tarih boyunca devam edip bugünlere
kadar gelmiştir . Rusya ve Türkistan toprakları ipek yolunun kuzey bölgelerini
oluştururken , İran ve Hindistan ise güney bölgeleri olarak ipek yolu
kervanlarının gelip geçtiği ülkeler
olarak coğrafya alanlarında yerlerini alıyorlardı . Taklamakan çölü geçilemez
bir bölge olarak kesişme noktaları arasındaki bağlantıları önlerken , kervanlar
bu hattın kuzeyi ve güneyinden geçerek
mallarını gidecek adreslere ulaştırabiliyorlardı . Batıyı uzak doğuya ,
Avrupa’yı Asya’ya ,Hindistan’ı Çin’e , Orta Asya’yı Akdeniz’e bağlayan ipek
yolu güzergahları zaman içerisinde dünya
ticaretinin ana merkezleri olarak
yeryüzü haritası üzerindeki yerlerini alıyorlardı . İlk zamanlarda Çin’in Sarı
ırmak bölgesinde gerçekleştirilen ipek üretimi daha sonraki aşamalarda ülkenin
her bölgesine yayılınca , bu kez ipek eşya taşıyan kervanlar hem Asya’nın her bölgesine yayılıyorlar hem
de güneydeki Akdeniz hattının üzerine
çıkarak , Osmanlı İmparatorluğu ile Rus Çarlığının toprakları üzerinden ,
dünya ana karasının batı
bölgesini oluşturan Avrupa kıtasının
bütün bölgeleri ile kentlerine
doğru genişleme eğilimleri
gösteriyorlardı . Büyük Okyanus kıyılarından yola çıkan İpek yolu kervanları uzun mesafeleri arkada bırakarak Atlas okyanusu kıyılarına kadar
ulaşabiliyorlardı . İki okyanus arasında kalan üç kıtayı sürekli olarak kat eden ipek yolu
kervanları Asya ve Avrupa kıtalarını
ekonomik açıdan birleştirirken , Akdeniz
üzerinden Afrika kıtasının kuzey
yarısındaki yerlere kadar gidebiliyorlardı .
Tarihi İpek yolu
geride kalırken , bugünün dünyasında bir
de yeni İpek yolu oluşumunun ortaya
çıkması , küreselleşme sonrası dönemde dünya
bir bölgeselleşme oluşumuna doğru giderken güncellik kazanmıştır . Özellikle yüz
yıllardır kendi içine kapanmış ve sırtını batı dünyasına dönmüş bir biçimde
yaşayan Çin gibi bir büyük dev ülkenin bütün dünyaya açılımı sırasında , yeni İpek yolu tartışmalarının önem
kazanarak öne çıktığı artık yadsınamaz bir biçimde evrensel kamuoyunda yer etmiştir . Tek bir
yol olmayan İpek yolu kervanların geçip
gittiği bölgelerin zaman içindeki genel adı haline gelmiştir . Doğu yarıkürenin
büyük bölümünü kapsayan ticari rotalardan oluşan İpek yolu
aynı zamanda bir ulaşım kanalları
ağı konumunda idi . Dağlık bölgeler ile
ovaları , platolar ile denizleri bir
araya getirerek kaynaştıran İpek yolu
havzası ,geçen yüzyıllarda olduğu gibi yirmi birinci yüzyılda da dünya ticaretinin
ana havzası olarak etkinlik kazanmaktadır . Resimlerde gösterilmeye çalışıldığı gibi aslında İpek
yolu bir deve yolu değildi . O dünya
ticaretinin küreselleşmesi süreci içinde
bu oluşumun prototipi olarak
gerçeklik kazanıyordu . Milat sonrası dönemlerde dünya üretiminin ana merkezi olan Çin bölgesi , yüzyıllarca İpek yolu üzerinden
batı pazarlarına açılarak mallarını
gönderebiliyordu . Ticaretin devam ettiği barış dönemlerinde bu ticari yolun
kavşakları mal değişimi sayesinde canlanırken , savaş dönemlerinde bu gibi hareketlenmelerin durakladığı
görülmüştür . Birbirine bağlı bir yollar şebekesi olarak gerçeklik kazanan İpek
yolu güzergahı , birbirini izleyen
dönemler içinde yeni ve eski devlet düzenleri doğrultusunda değişimler geçirerek farklı yapılanmalara
sürüklenmiştir . Asya kıtasının sonsuz
steplerinde kurulan imparatorluklar , birbirini izleyen bir sıra içinde etkinlik kazanırken , ticareti denetimleri altında tutan para ve sermaye
sahibi toplum kesimlerinin tercihleri
doğrultusunda çeşitli yönelimler , İpek yolu üzerinden Avrupa ve Asya kıtalarının farklı bölgelerine
doğru yansımalar gösteriyordu . İsa’dan önce ikinci yüzyılda başlayan İpek yolu
ticareti , modern çağın batı merkezli su yolu ticaret düzeninin
kurulduğu on beşinci yüzyıla kadar devam edip gelmiştir .
Hun İmparatorluğundan Han
İmparatorluğuna dönüşen Çin devleti
, Roma imparatorluğu döneminde , batı ülkelerinin mal gereksinmelerinin karşılanmasında önde
gelen bir rol oynayarak , İpek yolu
üzerinden Asya-Avrupa hattının oluşumuna giden yolu açıyordu . Normal
karayollarının yapımından yüzyıllar önce oluşturulan İpek yolu , bozkır ve
dağlık alanlar üzerinden ülkeleri
birbirine bağlıyordu .Birbirine bağlanan ülkeler üzerinden geçip giden
İpek yolu alanında kervansaraylar
kurulurken , yerel pazarlar da İpek yolu ticaretinin destekleri ile önem kazanıyordu . Ankara –İstanbul hattı üzerinde
Samanpazarı-Beypazarı-Adapazarı gibi üç büyük pazarın birbirine bağlı bir sıra
çizgisi içinde gerçeklik kazanması , İpek yolunun ortaya çıkardığı pazarlar
arasındaki yol bağlantısı ekonomi
üzerinden bir küreselleşme sürecinin gerçeklik kazanmasına giden yolu açıyordu
.Pazarlar arasında gidip gelen ipek kervanlarının gittikleri bölgelere
hareketlilik getirmesi , bu coğrafya üzerinde kurulmuş olan yeni devletler ile imparatorlukların zenginleşmesine
katkıda bulunuyordu . Bu yoldan zenginleşen devletler de sahip oldukları
ekonomik zenginlikler sayesinde daha geniş alanlara yayılarak imparatorluklara
dönüşüyorlardı . İpek yolunun geniş dağıtım şebekesinin sayesinde bin bir çeşit mal develerin
sırtlarında ülkeden ülkeye taşınıyordu . Altın, gümüş gibi kıymetli madenler bu
yollarda taşınırken Çin barutu ile Venedik camı , Semerkand kağıtı ile Çin porselenleri dünyanın çeşitli ülkelerinde satılma şansı
elde ediyorlardı . Selçuklu devletini yıkan Moğollar Kırım’a gelince veba mikrobundan kırılarak yok olma noktasına gelirken , İpek yolunun
çıkmazına saplanıp kalıyorlardı . Ay
ışığında tiril tiril titreyen bir kumaş türü olarak ipek ürünleri her zaman
için dünya ticaretinin önde gelen malı konumunu İpek yolu sayesinde koruyordu
.Orta Asya stepleri İpek yolu
sayesinde yaşam kazanırken , üç büyük
kıtanın bozkırları da aynı doğrultuda
yeni bir jeopolitik önem kazanıyorlardı . Asya topraklarında petrol ve diğer madenler çıkana kadar , ülke ve
bölgelerin önem kazanmaları, İpek yolu hatlarına dayanılarak elde ediliyordu .
Petrol yatakları ile birlikte yeraltı maden sahaları da önem kazanırken ,
gene İpek yollarının kavşakları üzerinden tüccarlar dünya pazarlarına
çıkabiliyorlardı . Çin gibi Asya ülkelerinin geniş sahalar ile var olduğu
kıtasal topraklar üzerinde , ticaret sayesinde canlı bir yaşam düzeni
kurulurken , kuş uçmaz kervan geçmez
bozkırlar geride kalıyordu . Büyük devletler sahip oldukları emperyal
düzen üzerinden İpek yolu sahalarına egemen olmaya çalışmışlar ama bölge
halklarının direnmesi yüzünden istedikleri bağımlı düzenleri kuramamışlardır .
Orta Asya’nın Türk devletleri platolar üzerinde geçirdikleri eski durgun dönemlerden zamanla uzaklaşırlarken , dünya ticaretinin yeni
merkezleri konumuna gelmişlerdir . Çöl alanda tarım yapan halklar , elde
ettikleri ürünlerini dünya pazarlarına ulaştırırlarken , İpek yolu
yapılanmalarından olabildiğince
yararlanmışlardır . Petrol alanları sarı
altın yaratırken , pamuk tarlaları da beyaz altın olarak kabül edilmişlerdir .
Bölge halkları kendi toprakları
üzerinden kazandıklarını İpek yolu kanallarından giderek dünya ticaretine yansıtmaya çaba
göstermişlerdir . Bu düzen Milat
yıllarından başlayarak on beşinci
yüzyıla kadar devam edip gelmiştir . Ne
var ki, iki büyük cihan savaşının gerçekleştiği yirminci yüzyılda
imparatorluklar dağıtılırken , ulus devletlere giden yollar açılmış ve bu
nedenle de İpek yolu hatlarının geçtiği alanlarda sınırlar yeniden
çizilerek eskisinden farklı devlet
yapılarının ortaya çıkması sağlanmıştır . Yeni dönemde devletler
imparatorluktan ulusal yapılara
dönüşürken , İpek yolu farklı bir yola girmiştir . Bir yandan yeni
başkentler İpek yolu ticaretinde hegemonya kurmaya çalışırken eski ticaret kentleri de konumlarını koruyarak yeni dönemde ulus devletlerin başkentleri ile
rekabet şansını kullanmaya çalışmışlardır .
Eski İpek yolu
Çin’de üretilen ipek malı giyim
eşyalarının batı pazarlarına eriştirilmesine
dönük bir hedef doğrultusunda
oluşturulmaya çalışılmıştır . Ne var ki , yirmi birinci yüzyılda uluslararası
konjonktürün değişmesi üzerine, ikinci kez siyasal gündeme gelmiş olan yeni
İpek yolu ise bu kez bir süper güç ve
endüstri devi konumuna gelen Çin Halk Cumhuriyetinin dünya piyasalarına açılması gibi bir amaç çizgisinde ortaya çıkmıştır. Yirminci yüzyıla kadar
kapitalizm batı merkezli olarak gelişirken , Asya kıtasının tamamı batılı
emperyal ülkelerin işgali altına girmiş ve bu doğrultuda Çin,Hindistan ve Endonezya gibi büyük ülkeler sömürgeci batı emperyalizminin dominyonları
konumuna düşmüşlerdir . Birinci ve İkinci dünya savaşı sonrasında yerküre yeniden düzenlenirken , Çin Afyon savaşından kurtarılarak komünist bir devlet biçimine dönüştürülmüş ,
Hindistan ise İngiliz
emperyalizminin Asya kıtasındaki ana
merkezi konumuna gelmiştir . İngilizler on beşinci yüzyıl sonrasında Birleşik
Krallık adı altında bir dünya devleti kurmaya yöneldiklerinde ,Çin ve
Hindistan’a özel önem vermişler ve bu iki büyük ülkenin kendi hegemonyaları altında kalmasını
istemişlerdir . Çin bir afyon savaşına mahkum edildiği aşamada uyanıp
kalkınabilmek için en az yüzyıllık bir zaman kayıbına uğramıştır .Hindistan
ise daha yoksul ve geri bir ülke
konumundan kurtulamadığı için İngiliz emperyalizminin elinde bir deneme tahtası
olarak kullanılmıştır . Batı emperyalizmi , Akdeniz üzerinden doğu sularına girerek Orta Doğu’ya egemen olmaya çalışırken eski İpek yolunun merkezi konumundaki kentlere de el koymuştur
. Böylece , eskiden doğudan batıya doğru yönlendirilen dünya ticareti bu
aşamadan sonra yön değiştirerek tamamen ters bir biçimde batıdan doğuya doğru
yönlendirilmeye başlanmıştır . İngiliz kumaşları Asya pazarlarında en ön planda
yer almaya başlarken , Çin malı ipek eşyaların bu pazarlardaki eski yerlerini
kaybettikleri görülmüştür .” Asılacaksan İngiliz sicimi ile asıl “ biçimindeki
sözler ile İngiliz mallarının sağlamlığının reklamı yapılmış ama Çin işi ipek eşyalar zamanla önemini
yitirmiştir . Böylesine bir emperyal dönüşüm sonrasında , İpek yolu eskisi gibi
çalışamamış ,savaşlar sonrasında
imparatorlukların dağılması ve
yeni devletlerin kurulmasıyla birlikte doğu bölgesi ve Orta Doğu pazarlarında
gerileme ve durgunluk dönemlerine sürüklenilmiştir . Emperyalizmin
bölgeye gelmesiyle birlikte batılı ürünler
doğunun pazarlarında geniş
yeralmıştır .
Yirminci yüzyılda
Rusya ve Çin sosyalist rejimlere yönelirken , batılı kapitalist ülkeler
ile ekonomik rekabet şansını elde edememişler ve bu yüzden yoksul kalmışlardır . Çin’de eskisi gibi dış
pazarlara yönelen bir ekonomi olmadığı için İpek yolu üzerinden ticaretin dünya
pazarlarına açılışı yapılamamıştır . Sosyalist
rejimler içe dönük üretime
yöneldiği için dış ticaret gerilemiş ve bu durum da İpek yolu ticaretinin
durgunlaşmasına neden olmuştur . İngilizler
Orta Doğu’ya gelirken aynı zamanda
Afrika’nın güney ucu olan Kap
burnundan deniz yolu açarak , doğu batı ticaretini kendi sömürgeleri aracılığı
ile kontrol etmeye çalışmış ve böylece İpek yolunun gerilemesinden doğan
ticaretteki durgunluğu aşabilme yolunda yeni bir alternatifi devreye
sokmuşlardır . Aynı dönemlerde
Mısır’daki Süveyş kanalının açılması da doğu-batı ticaretini hızlandıran
önemli bir gelişme olmuş ve böylece eski İpek yolu ticaretinin yerini Süveyş kanalı ile Kap burnu yolları almıştır . Dünya savaşları sırasında
bu bölgelerde de karışıklıklar öne
çıktığı için ticaret yollarındaki
güvenlik ortadan kalkmış ve bu aşamadan sonra gene eski İpek yolu aranmaya
başlanmıştır . Sosyalist sistemin çöküşü sonrasında devreye girmiş olan
küreselleşme olgusu dünya ticaretini her yönü ile geliştirirken, İpek yolu
arayışları yeniden önem kazanmıştır . Batılı ülkelerin malları bütün dünya ülkelerinde piyasa ekonomisi
üzerinden yaygınlık kazanırken , sosyalist Çin
de yeni dünya düzeninde dış
ticarete açılmıştır .Çine Hong Kong gibi bir İngiliz sömürgesinin
devredilmesi dönüm noktası olmuş ,bu aşamadan sonra Çin’in batı bölgesinde Şangay merkezli
bir ekonomik üretim merkezi kurulmuştur
. Çin Pekin merkezli devlet yapısında sosyalist sistemi korurken , dünya
ülkeleri ile piyasada rekabete girmek
için Şangay merkezli ikinci bir Çin düzenini kapitalizm uygulaması ile
yaratarak ,dünya ekonomisinde başa güreşmeye doğru yol almıştır .
Çin’in yeni dönemde bir ekonomik dev olarak piyasalara yönelmesi ile birlikte , Amerika
Birleşik Devletleri ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında ekonomik büyüklük yarışı
başlamış ve küreselleşme döneminin
çeyrek asırlık dönemi geride
bırakılırken , Çin Şangay düzeni ile
kurduğu ekonomik devlet yapılanması ile dünyanın bir numaralı ekonomisi konumuna
gelmiştir . Çin kendisinden beklenen bu gelişmeye on yıl önceden ulaşarak ,
yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde bu aşamaya gelirken Amerika Birleşik Devletleri gibi bir Atlantik
devini resmen geride bırakmıştır . ABD
ekonomisinin bütün değerli kağıtlarını ele geçiren Çin , sahip olduğu bu
ekonomik gücü giderek artan üretim gücü
ile de destekleyince , haklı olarak dünyanın yeni süper gücü konumuna gelmiştir
. Çin bugün gelmiş olduğu yeni aşamada ,giderek dünyanın geleceğini belirleme
şansını daha fazla kullanabilmekte ve batılı emperyalist devletleri geride
bırakmaktadır . Asya kıtasının en büyük devleti olan Çin Halk Cumhuriyeti
ticarette önceliği Asyalı komşusu olan ülkelere verirken , eskisi gibi İpek
yolu güzergahlarından yararlanmakta ve
bu yol aracılığı ile son dönemlerde geliştirdiği üretim fazlası malları
Asya’nın yoksul ülkelerine öncelikli olarak ulaştırmaya çalışmaktadır .
Pekin’deki sosyalist rejim eskisi gibi
yoksul ülkelere öncelik tanırken , Şangay’daki kapitalist Çin’ de batının önde gelen ekonomik devleri ile her alanda yarışarak küresel bir ekonomik
hegemonya oluşumunu dikkatli bir biçimde gündeme getirmektedir . Sosyalist
Çin’in sesini daha da yükselterek dünya siyasetine müdahale etmesini isteyen
çevreler kadar , Şangay’daki kapitalist Çin’in
gelişmekte olan ülkelere daha fazla ekonomik yardım yapmasını isteyenler
de öne çıkarak Çin’e baskı yapmaya
çalışmaktadırlar . Küreselleşme döneminde insiyatif tekelci şirketlerin eline
geçerken , devletler eski güçlerini kaybetme noktasına gelmiştir . Böylesine
bir gerileme süreci içine giren ulus
devletlerin batılı kapitalist
emperyalistlerin altında kalmamak üzere,
Çin önderliğinde yeni bir ekonomik düzen
arayışına gittikleri son zamanlarda
görülmektedir . Sosyalist düzenini koruyarak kapitalizme yönelen Çin, hem
doğu-batı ilişkilerinde hem de sosyalizm-kapitalizm tartışmalarında giderek öne
çıkmakta ve dünyanın yeni önderi konumu
ile bütün devletlere ve halklara yön gösterebilmektedir .
İkinci dünya savaşı sonrasında sosyalist bir Çin’in ortaya
çıkması sürecinde Çin’e en yakın olan bir ülke olarak İngiltere yeni dönemde de
başı çekerek , kapitalist Çin’in oluşturulmasında Hong Kong adasını bu ülkeye
iade ederek önemli bir katkı sağlamıştır
. Daha sonraki yıllarda Çin ve İngiltere ticareti önemli miktarda gelişmeler
gösterirken , Avrupa ekonomisinin durgunluğundan şikayet eden İngiltere, bu
birlikten Brexit kararı ile çıkarak bağımsız bir siyasete yönelmiş ve daha
sonra da Çin ile bir araya gelerek Pekin-Londra hattında etkin olacak bir yeni
İpek yolu oluşumunu gerçekleştirmiştir . Yeni İpek yolu resmen gündeme gelirken
“Bir kuşak ve bir yol” sloganı kullanılmış ve bu doğrultuda yepyeni bir İpek
yolu inşa edilmeye başlanmıştır . Sosyalist rejimi ile refah toplumuna ulaşmayı
hedefleyen Çin , kapitalist yönü ile de
aynı hedefe yönlenerek, kısa bir zaman dilimi içinde dünyanın en zengin ülkesi
olma başarısını göstermiştir .Ekonominin geliştirilmesi ile daha üst düzeyde
refah toplumuna geçmeyi düşünen Asya ülkeleri, kısa zamanda Çin’in yanında yer
alarak yeni İpek yolu üzerinde kendilerine merkezi yer aramaya yönelmişlerdir .
Yoksul ülkelerin batı emperyalizminin tuzağına düşerek savaşlara
yönlendirilmesi gibi bir oyuna Çin seyirci kalmayarak ,sahip olduğu yeni ekonomik gücü ile yoksul ülkeleri savaşlara
sürüklenme batağından kurtarmaya çalışmaktadır . Bu çerçevede yeni kuşak ve yol insiyatifi girişimi tam
anlamıyla bir barış programı olarak devreye girmektedir . Pekin- Londra hattı
üzerinde bulunan bütün Asya ve Avrupa ülkelerine yeni İpek yolunun refah
oluşumu zenginlik olarak yansıtılırken ,
batılı emperyalistlerin engellemeleri öne çıkmaktadır . Kuşak ve yol
girişimi bir barış girişimi olarak öne
çıkartılırken doğayı koruyarak bölge halklarının insanı gereksinmelerinin
karşılanmasına öncelik verecek bir proje olarak ilan edilmektedir . Çin’in
cesur bir girişimi olarak gündeme gelen
yeni kuşak İpek yolu, İngiltere’nin Avrupa Birliğinden çıkarak Çin’in
yanına gelmesiyle birlikte daha hızlı
bir gerçekleşme aşamasına gelmiştir . Batı emperyalizmine karşı çıkan doğu
uluslarının lideri konumundaki Çin Halk Cumhuriyeti ,insanlığı emperyalizmin esaretinden
kurtarmak üzere yeni İpek yolu üzerinden
bir büyük barış ve dayanışma projesini
tüm insanlığa sunmaktadır .
Küreselleşme döneminde çok büyüyen Çin ekonomisi dünya
liderliğine gelirken , eskiden kalma her türlü emperyal yapılanmaları tasfiye
ederek yoluna devam etmeye çalışmaktadır . Ortak bir gelecek için insanlığın
yararına girişimlerde bulunan Çin Halk Cumhuriyeti , yeni İpek yolu aracılığı ile de barışçı
girişimlerini Asya,Afrika ve Avrupa kıtalarına yaymakta ve böylece ABD işgaline karşı bir İpek yolu dayanışması
yaratarak , dünya barışını korumaya öncelik vermektedir . İnsanlığın birliğini engelleyen her türlü sorunun çözümüne öncelik
veren Çin, dünyanın ana karası
konumundaki üç büyük kıtanın üzerinde etkinliğini artırarak yoluna devam etmeye çalışmaktadır . Üç
kıtanın ülkelerini ABD saldırganlığına karşı korumaya öncelik veren Çin
diplomasisi , zamanla komşularla sıkı dayanışma sağlayarak emperyal
saldırıların önünü kesmeye çalışmaktadır . Çin devleti Pekin’de düzenlemiş
olduğu bir büyük kongre aracılığı ile uluslararası işbirliği ve dünya barışını
korumak üzere Kuşak yol insiyatifini
başlattığını açıklamıştır . Çin devlet
başkanı bu kongre de Çin’in gelecekte yeni İpek yolu aracılığı ile bölgesel ve kıtasal sorunların çözümüne
ağırlık vereceğini resmen açıklamıştır . Daha iyi bir geleceğe yolculuk
yaparken insanlığın öncelikle barış ve refah düzenine kavuşması gerektiğini
belirten Çin devlet başkanı, aynı zamanda bütün ülkeler ile karşılıklı
ilişkilerin geliştirilmesine de öncelik vereceklerini ilan etmiştir . Halklar
arası dostluk ve dayanışma gücünün artırılabilmesi için Kuşak yol insiyatifi
ile hareket edeceğini açıklayan Çin; herkes için güvenlik politikalarına
öncelik verileceğini ,adalet ruhu ile insan ilişkilerinin daha eşitlikçi bir
çizgide düzenleneceğini ,terörün önlenmesi için her türlü girişimin
yapılacağını , halk kitlelerinin daha fazla
refah düzenlerinden yararlandırılacağını ,ekonomik büyüme sağlanırken
yeniliğe yönelen bir kalkınma oluşumuna
öncelik verileceğini ,her türlü kalkınmanın çevreci çizgide doğaya açılacağını
açıklamıştır .
Farklı ülkeleri ve uygarlıkları birbirine bağlayacak olan
orta kuşak yol projesi , herkes için yenilikler getirerek daha iyi bir dünya
düzeninin oluşumuna katkı sağlayacak gibi görünmektedir . İnsanlık için ortak
bir eğitim ve kültür düzeni oluşturulması çabalarında yeni İpek yolunun alt yapı sağlayacağını söyleyen
Çin devlet başkanı , herkesin
kazanacağı ve çok yönlü bir çizgide çalışacak
Kuşak yol projesi sayesinde turizmin gelişeceği ve insanların eskisinden çok daha fazla sayıda ülke
görmesinin sağlanacağı yeni İpek yolu girişiminin hedefleri arasında yer aldığını
açıklamıştır . Kapitalizmi emperyal çizgide uygulayan batılı ülkelerin Çin’in önderliğindeki yeni İpek yolu
projesine karşı çıkmaları ya da bu büyük projeye engel olmalarına izin
verilmeyeceği de açıkça ifade edilmiştir
. Yol güzergahında yer alan bütün ülkelerin sınır komşuluğu üzerinden sıkı bir
dayanışma içine girerek ortak refahtan
pay almalarına dikkat edileceği de resmi toplantıda açıklanmıştır . Kökleri
kadim İpek yoluna giden yeni Kuşak yol projesinin bir an önce tamamlanabilmesi
için bölge devletlerinin işbirliği yapmaları talep edilmiştir . Uzun bir
yolculuğun yalnızca tek adımla başladığını söyleyen Çin atasözünü dile getiren Çin devlet başkanı , Roma’nın bir günde kurulmadığını bu yüzden
belirli bir süre içinde Kuşak yol projesinin tamamlanmasına çaba
gösterileceğini de dünya kamuoyuna ifade
etmiştir. Çin böylesine bir büyük
proje ile tüm insanlığa işbirliği önerirken , terör ve savaşlara yol açan emperyal kapitalizme karşı bir dayanışma
oluşumunu da gerçekleştirmiştir . Özellikle Rusya, Hindistan ve Brezilya gibi
çok büyük ülkelerle işbirliği yaparak oluşturduğu Bric ülkeleri dayanışması aracılığı ile
alternatif bir yeni dünya düzeni oluşturabilmek
için çaba göstermiştir.
Yeni dönemde dünya liderliğine soyunan Çin , yeni yıla
girerken açıklamış olduğu “Yeni Dünya Bildirisi “ ile yepyeni bir uygarlık
yapılanmasının gerçekleştirilmesi gerektiğini açıkça ilan etmiştir . Çıkış
noktası olarak insanlık kavramını ele alan Çin devleti ,insan odaklı bir bakış açısı ile her türlü dünya efendiliği ya da
hegemonyacılık girişimlerine karşı çıkarak, daha hümanist bir dünya düzeni için
bütün ülkelere işbirliği çağrısında bulunmuştur . Bağımsızlığını koruyabilen
devletlerin daha insancı politikalar ile kendi toplumlarının ilerlemesine katkı
sağlayacağını kabül eden Çin yönetimi ,milli devletlerin bir araya gelerek
emperyalizme karşı bir insanlık barikatı oluşturmaları gerektiğini ifade
etmiştir . Ekonomik gelişmelerin yarattığı refah düzeyinin daha adil bir
biçimde paylaştırılması gerektiğini Çinliler her fırsatta dile getirmişlerdir .
Terör ve savaşlara karşı bir ortak güvenlik sisteminin güçlü bir biçimde kurulması için bütün devletlerin işbirliği
yapması istenmiştir . Yepyeni bir uygarlık düzeni ile yeni bir dünya düzenine girilmesi gerektiğini
vurgulayan Çin yönetimi,bu doğrultuda atılması gereken adımları da yılbaşı bildirisinde saymıştır . Yeni dünya
bildirisi ile alternatif bir küresel düzen öneren Çin devleti , bu doğrultuda
bütün devletlere ve halklara dönük bir çağrı yapmıştır . Kapitalist
ekonomisinin yanı sıra sosyalist devlet düzenini de koruyarak sürdüren Çin her
açıdan büyük bir atılıma girerek, insanlığın gereksinmesi olan farklı bir dünya
düzeni oluşturabilmek üzere adımlarını atmaya devam etmektedir .Yaşam
standarlarının istikrarlı bir biçimde yükseltileceği toplum düzeni ile birlikte
kalkınmaya yönelik olarak atılan adımların
ekolojik gerçeklere ve çevre koşullarına uygun olarak sürdürülmesi
gerektiği gene Çin aracılığı ile kamuoyuna aktarılmıştır . Pekin’de yapılan bir
toplantı ile Pekin insiyatifi adı altında
haksız ve adil olmayan dünya düzenini değiştirmek üzere, Çin’in her
türlü girişimde bulunacağı bir anlamda insanlığa vaad olarak açıklanmıştır .
İşlemeyen demokrasilerin ve çökme
noktasına gelmiş devlet düzenlerinin yeniden onarılabilmesi için küresel bir
işbirliği programını insanlığa sunan Çin yönetimi ,önümüzdeki dönemde bu doğrultuda her türlü
girişimlere kalkışacağını da bir söz verme olarak ifade etmiştir . Bir anlamda
, var olan dünya düzenindeki bütün sorunlara yönelik çeşitli çözüm önerileri
geliştiren Çin Cumhuriyeti bütün dünya halkları için geleceğin umudu olmaya
yönelmiş ve önerdiği çözümlerle de yirmi
birinci yüzyılın süper gücü olmaya
adaylığını koyarak yeni bir seferberliğe
kalkışmıştır .
Yeni dönemde Büyük Britanya İmparatorluğu ile Çin Halk Cumhuriyeti ortaklığında yeniden
gündeme gelen İpek yolu oluşumu , geleceğin dünyasını belirleyecek gibi
görünmektedir . Pekin’den yola çıkacak malların ,Çin’in komşularından
başlayarak Türkistan bölgesi ile Afganistan, Pakistan,İran ve Türkiye hattı
üzerinden Akdeniz kıyılarına getirilmesi
heyecan verici bir gelişme olarak, dünya ticaretini orta dünya çizgisinden batı
pazarlarına taşıyacakmış gibi görünmektedir .Böyle bir proje doğrultusunda
komşu olan ülkeler arasında sıkı bir dayanışma gerekmekte ve bu yoldan
sağlanacak güvenlik hattı ile de Kuşak yolu projesi gerçekleşme yoluna
girmektedir . İngiltere batı ülkeleri ile ilişkilerini yenilerken , Çin ABD ile Pasifik savaşını bırakarak dünya
ticaretini Avrasya hattı üzerinden üç
kıtanın ortasına getirirken , merkezi coğrafya da daha önceden geliştirilmiş
olan Büyük Orta Doğu ya da Büyük İsrail gibi
emperyal bölgesel projeler ile karşı karşıya kalmaktadır .ABD ve İsrail
ikilisi kendi projelerini eski Osmanlı hinterlandı üzerinde geliştirmeye çalışırken , tüm Avrasya
bölgesini üçüncü dünya savaşı olarak
dile getirilen yeni bir kıyamet
senaryosu ile karşı karşıya bırakmaktadırlar . İsrail sahip olduğu atom santralları üzerinden
bölgede üç yüzü aşkın nükleer silahı depolarken
bütün merkezi coğrafya devletleri yok olma tehlikesi ile karşı karşıya
bırakılmaktadır . Siyonist lobilerin denetimi altında tutulan dünyanın eski
süper gücü olan ABD ‘de tam bu aşamada bölgeye beş bin Tır
kamyonu dolusu silahı getirerek
parasını petrol zenginlerinin
banka hesaplarına el koyarak ödetmekte
ve bu silahları hızla bölge ülkelerine dağıtarak yeni bir cihan savaşını kendi hegemonya
düzenini korumak üzere İsrail siyonizmi
ile gerçekleştirmeye çalışmaktadır . Çin
ile Pasifik okyanusunda savaşmak istemeyen ABD’nin ise , yeni süper güç olan
Çin’i Orta Doğu’da savaştırmak için çalıştığı görülürken , gelecekte Almanya
önderliğindeki Avrupa kıtası ile Çin önderliğindeki Asya kıtasının ordularını
Orta Doğu bölgesinde savaştırarak , süper güç konumuna gelmekte olan başlıca
rakiplerini uzaktan kumandalı bir dünya savaşı ile yok ederek yeniden dünyanın tek egemen gücü
haline gelmek istediği anlaşılmaktadır .
Türkiye tam bu aşamada komşuları ile birlikte geleceğin savaş alanı olabilecek merkezi
bölgedeki devletler ile birlikte yok olmak tehlikesi ile karşı karşıya
bırakılmaktadır . Yeni İpek yolunun içinden geçeceği merkezi ülkeler içerisinde
Türkiye’nin İran ile birlikte komşu ülkeler olarak yer alması beklenirken ,
ABD’nin silah taşıyarak , İsrail’in saldırılar düzenleyerek kışkırtmaya
çalıştığı Armegedon savaşı
tehlikesi ile yüz yüze gelmektedirler .
Bütün Asya ülkeleri ile birlikte İran ve Türkiye gelecekte çok kazançlı bir
ortaklığa geliştirilmiş komşuluk ilişkileri üzerinden yönlendirilirken , böylesine büyük bir projeyi önlemek
üzere ABD-İsrail ikilisinin orta kuşak üzerindeki yeni İpek yolunun önünü
kesmek üzere, Türkiye ile birlikte bütün bölge ülkelerini üçüncü dünya savaşı
konumundaki bir kıyamet senaryosuna doğru sürüklemektedirler . Türkiye yeni
İpek yolu aracılığı ile daha gelişmiş ve zengin bir ülke olmaya doğru
ilerlerken ve bu doğrultuda komşuları ile sıkı bir dayanışma içerisinde
işbirliğine yönelirken , İsrail ile ABD’nin çıkarları doğrultusunda bir bölge
savaşı merkezi alanda yer alan ülkelere dayatılmaktadır . Böylesine büyük bir
savaşın bütün bölge ülkelerini yok etmesini planlayanlar ise, bu işe
Türkiye-İran savaşını kışkırtarak başlamaya çalışmaktadırlar . Gelecekte
Türkiye ve İran gibi iki komşu ülke , sınırları içerisinde barındırdıkları yüz elli milyonu aşkın Türk asıllı vatandaşları ile bir araya gelerek bir Merkezi Devletler Birliği adı altında antiemperyalist bir dayanışma düzenini dünya
barışı için kuracaklarına , doğu ve batı
güçlerinin cephe ülkesi olmaya doğru itelenmektedirler. Böylesine bir yok
olma senaryosuna seksen milyonluk iki
komşu ve soydaş ülke olarak İran ve Türkiye alet olmamalıdırlar . Bu
amaçla , hem merkezi alan devletleri hem de İpek yolunda yer alan merkezi
coğrafya ülkeleri yeni bir Avrasya
paktında bir araya gelerek , Atlantik güçleri ile Siyonizm
ortaklığının insanlığı yok etmeye
yönelen savaş senaryolarını ortadan
kaldırmalıdırlar .Atatürk’ün yurtta ve dünyada barış ilkesine bölgede de barış
anlayışı da bugün için
acilen eklenmelidir .